30 Haziran 2007 Cumartesi

ısınıyoruz muntazaman


iyi akşamlar.
hernekadar sıcaklar yüzünden iyi akşamları birkaç ay geride bırakmış olsak da mühim değil. malum; küresel ısınıyoruz.
küresel ısınmayı şöyle geniş geniş araştırdım geçenlerde. bugünlere nasıl geldiğimizi gözümde canlandırdım. ve bütün bilim adamlarının son derece sıkıcı olduğuna karar verdim. hepsi inek anasını satayım. neyse kısaca özetleyecek kadar bilgi edindiğimi düşünüyorum bu konu hakkında.

ders1: küresel ısınma nasıl oluştu?
aslında hepimiz biliyoruz bunu. elit bir azınlığın bildiği şeyleri zaten benim de bilmem olası değil.
deodorantlar, egsoz dumanları, sigara(kambersiz düğün olur mu hiç?),böcek ilaçları, gece karbondioksit salan ibne bitkiler, ve sürekli karbon dioksit salan bizlerden çıkan zehirli gazlar gök yüzünde birleşir, 3kez voltran diye bağırır(voltran voltran voltran), ozon tabakasını delerler. nasıl deldikleri hakkında da oldukça yaratıcı fikirlerim var zira kendime saklıyorum.

ders2:neden küresel ısınıyoruz?
ozon tabakası, bildiğiniz gibi, 3mm kalınlığında, dünyayı güneşten gelen(voltran voltran voltran!!) ultraviyole ışınlarından koruyan tabaka(olmasa da olur gibi?). bu meret kuzey amerika kadar büyük bir fire verince ultraviyole ışınları hiç kasmadan düyaya girebiliyor. bu da zararlı ışınların direk bizi etkilemesine, havaların ısınmasına falan sebep oluyor. (deney 1:1 çay tabağına bir buz kütlesi koyunuz.ve bir çakmak yakınız. çakmakla buz arasına bir mika tabaka yerleştiriniz. mika eridik çe buzunuz eriyecektir, zira tabak pek ısınmıyor)

ders3:küresel ısınma neden zararlı?
küresel ısınmanın birçok zararı var. birincisi şu saatte sıcaktan uyuyamıyor olmam. ikincisi, greenpeace elemanlarının sürekli söylenmesi, ve bu konuda anneannem den daha bunaltıcı olabilmeleri. üçüncüsü, sıcak havalarda coşan hormonların, tecavüz olaylarını arttırması, bütün bir mahallenin ter kokması.. örnektir, çoğaltılabilir.

ders4: ne yapmalıyız?
klimayı açın.

15 Haziran 2007 Cuma

öss de ne yemeli


evet konunun resmen abestle iştigal olduğunun ben de farkındayım. zira gençler merak etmişler.. biz de elimizden geldiği kadar yardımcı olalım dedik. zira iş sadece beslenmeyle olmuyor. öss neredeyse 2 milyon gencin katıldığı devasa bir yarış. kazananlar doktor,mühendis
;kazanamayanlar ise , çöpçü,çaycı,hademe oluyor(benim favorim politika).. böylesine büyük bir yarışta esas görev ailelere düşüyor tabii. tamamen profesyonel olup, daha doğar doğmaz çocuklarını bu yarışa hazırlamaları gerekiyor. ilk hazırlık öss ye girecek adayı üretmek. daha sonra ona isim koymanız gerekiyor. öss ye çalışan insanlara"yarış atı" benzetmesi yapılmasına ne kadar karşı olsam da, istatistikler , ismi johny guitar, bold pilot veya lyra olan gençlerin bu sınavda daha başarılı olduğunu gösteriyor(söyleyenlerin yalancısıyım). isim koyduktan sonra gerisi kolay zaten. çocuk 3.5 tan 4 yaşına girdiğinde basit ingilizce kelimeleri kullanabiliyor olmalı. unutmayın ki, bunlar çocuğun başarısıyla birlikte size diğer ailelere hava atmak, hava attığını ailenin çocuğuna dünyayı dar etmek gibi yetkiler verecektir. çocuğunuzun hiçbir şekilde yara almaması da ikinci önemli ayrıntı. kuyruk gibi sürekli çocuğunuzun peşinden koşup, aman evladım düşme, aman çocuğum bisikletin yan tekerleklerini sökme, top oynamak yasak gibi sözlerle düşmenin, yara almanın nekadar kötü birşey olduğunu beynine sokun.
çocuğunuz daha ilkokulda takdirleri,teşekkürleri tespih gibi dizerken bana minnettar kalacaksınız. zira kızımız/oğlumuz liseye geçtiğinde önünüze birtakım engeller,düşmanlar çıkacaktır. ve çocuğunuz bu düşmanlarla iş birliği yapmaya çalışacaktır. evet! doğru tahmin ettiniz. bildiğiniz sevgiliden bahsediyorum. ne işi var allah aşkına öss ye girecek çocuğun manitayla,erkek arkadaşla? mümkün mertebe engel olunuz. tabi bu arada çocuğunuzu dershaneye göndermeyi, bunun yanında okuldan kurs aldırmayı ve akabinde özel öğretmen tutmayı ihmal etmiyorsunuz. temelli,ve planlı bir çalışmayla kazanlıamayacak yarış,sınav yoktur! zira isminden gelen bir (+)puan var çocuğa. bu sınavı johny guitar, bold pilot,lyra kazanmıyacak da kim kazanacak? ben mi? her neyse konuya dönelim. bütün hazırlıklar tamam. sınav günü geldi çattı,kahvaltı edilecek. ne yenmeli? tabi ki arpa,bal,kaymak,zeytin,bira.. artık iyi bir üniversitede okuyan,pırlanta gibi bir çocuğunuz var. tebrik ederim..


14 Haziran 2007 Perşembe

sağlık mağlık tabi tabi


Her şey araştırmacı ruhumun(ahaha) beni internette gördüğüm garip bir siteye yönlendirmesiyle başladı.(enlarge your penis?). Mehmet öz ün internet sitesi. Real age testi diye bir şey varmış efenim.

Aslında hissettiğim yaştayım lan diyip pencereyi kapatmam gerekse de, bir merak sardı içimi.madem siteye girdin, testi de dolduracaksın lan! Der gibi bakan butona basıp kazamın mübarek olmasını diledim.

Size tuhaf sorular soruyorlar, verdiğiniz cevaba göre gerçek yaşınızı buluyorlar efenim. Birnevi bilgi yarışması. Fakat yanlış verdiğiniz her cevap ömrünüzden ömür götürüyor.

ilk sorular kolay.

Hangi ülkede yaşadığınızı, boyunuzu,kilonuzu,medeni halinizi falan soruyorlar.(Evliyseniz 10 yaş ekliyorlar ehehe)

Hazır sorular da basit doldurduk efenim. 19 olan yaşım aslında 18.3 müş.aman ne güzel sevindik diyemiyoruz tabi ki.. testin devamıda var.

Bir sonraki testte sigara kullanıyor musunuz?, alkol kullanıyor musunuz? Nezamandan beri kullanıyorsunuz ? ve hiç alkollü araba kullandınız mı gibi sorular soruyorlar.

Alköllü araba kullandıysanız 4 yıl erken ölüyorsunuz. Bir de sigarayla alkol varsa 12 yıl önce çıkıyorsunuz sınavdan. Aman ne güzel. İsmini bile bilmediğiniz, veya yaptırmadığınız her test için 1 yaş(ulan bu yaşta ne işi var bende prostatın?)eklemeyi unutmayınız.kendinizi kötü hissediyorsanız, veya küçükken geçirdiğiniz bir hastalık için hala doktora gitmiyorsanız gebermenize az kalıyor. Bu arada ölmemek için sadece balık ve ot yemeniz gerekiyormuş arkadaşlar. Buraya kadar yaşım 26 ya çıkmıştı benim. Teste birazdaha devam edersem andropoza gireceğimden korakarak bıraktım. Birde siz deneyin derim ben.

Bir de çocuklar için olan versiyonu varmış bunun(uyduruyor da olabilirim). Çeşmeye su yürüdü mü genç?ehehe gibi sorular soruyorlar heralde. İyi akşamlar efenim.. inşallah bu real age ye göre askere almıyorlardır. Lan yoksa?..

burc burc diye nicesine sarildim


Merhaba arkadaşlar. Bu aralar şu burç olayına taktım. Hiç inanmadığım birşeyi araştırmak nereden aklıma geldi bilmem. Neyse baktık, araştırdım ve iyi ki inanmıyormuşum dedim. Burcum ikizler imiş. Şöyle bir karakteristik özelliklerine bir baktım ki, aman allahım.

İkizler burcu erkeği için demediklerini, yazmadıklarını bırakmamışlar.

Resmen astrologlar benim için şerefsiz,iki yüzlü, kızların uzak durması gereken, şizofren.(çift kişilikli),çakal,eşcinselliğe meyilli vb ifadeler kullanmışlar. Hayır! Dedim. Ben bu olamam. Sonra yükselen burç diye birşeyden haberdar oldum. Öğrenmem için doğum saatimi bilmem gerekiyormuş. Tüh sıçtık, iki yüzlü bir ****yim ben artık diyerek umutsuzca anneme doğum saatimi sordum, cevapladı. Dumurdan dumura koştum, vicdan azabı çektim. Doğum gününü bilmediğim o kutsal insan meğerse doğum saatimi bile biliyormuş. Neyse efenim konu dallanıp budaklanmasın..

bir arkadaşıma yükselen burcumu bulmak gibi ulvi bir görev verdim. Terazi dedi.. neyse dedik terazi, adı üstünde adalet, şefkat falan filandır. Yok efenim. Değilmiş. Ama burçlara inanmamı sağladı bir anda. Vallaha tam uyuyormuş bana..

Böyle tembel,göt yaymacı,kararsız,umursamaz, dünya skime minare götüme mode on oluyormuş terazi burcu. Gel gör ki kızların terazi burcu erkeğinden de son derece uzak durması gerekiyormuş.tüh! Daha vahimi ise burcumu sorup ikizler cevabı aldıktan sonra acıyan ve ya nefret dolu bakışlar atıp araya mesafe koyan insanlar bile tanıdım. Fakat hiçbirine anlam veremezdim. Meğer uzak durulması gereken yegane insanmışım. Benim bile kaçasım var kendimden. Neyse efenim sebastian terliklerimi getirdi, benjaminle spaydır men lere uğrıycaz. Kalın sağlıcakla..


askim caksana bana


iyi akşamlar hayatımın anlamı okuyucularım..(ciddiye almayınız!)

az önce adını unutmaya çalıştığım bir romantik komedi izledim desem yeridir. rezalet ötesi sevgi pıtırcıklarının şiirsel aşklarını izlerken birden kendimi kaptırmışım..

filmde kadınla adam çarpışıyor ve birbirlerine aşık oluyorlardı o anda. kısa bir tanışma faslı, güzel bir kahve ve leylayla mecnunu kıskandıracak bir aşk öyküsü.

yazıyorum bunları çünkü bunlara kendini kaptıran bazı insan ziyanları olduğunu biliyorum,görüyorum.

şöyle bir şartları gözden geçirdim. birbirine çarpıp aşık olan insanları geçtimde, çarpışıpta tanışan insan evlatları varmıki?

pek fazla yurt dışına çıkma imkanım olmadığından(nobel veriyolardı pasaport alamadım..) oralardaki durumu bilemesemde ülkemdeki şartları incelediğimde ve nacizane tecrubelerimi gözden geçirdiğimde pek olası gözükmemekte.

hayır bizde çarptık dalgın dönemlermizde bayanlarla.. lakin bayanlar kendilerine çarpan erkeğe öyle nefret dolu bir bakış atıyorlarki eğilip dökülen eşyalarını toplamaya yardım edecek cesareti bulamadım hiçbirzaman kendimde. dolayısıyla gördümki yurdum bağyanı fırsat vermiyor şöyle çarpışalımda inanılmaz bir aşk yaşayalım fantazilerine.

ama filmlerdeki olayı şöyle birşeye bağladım ben. geçen gün internette kafasına birşey düştükten sonra seksomanyak olan bir arkadaşımızın hikayesini okudum. yani gerekli açıyla gerekli bir ivmeyi tutturup çarparak aşık edebilirsiniz kendinize bağyan kişisini. bir şansınızı deneyin derim. çarpıştığınız bayanda mag rayn veya julia roberts ise yada en kötü ihtimalle gülse birsel ise şansınız büyüktür ki çarptığınız kişi ayşe arman ise şiirsel bir aşk olmasada şiirsel bir seks dünyanız olabilir. yinede korkarım ben o hatunun fantazierinden.neyse kırmızı noktalı bir yazıya doğru kayıyor bu meret. kaçayım ben. iyi akşamlar efenim..

humanizm bunun neresinde?

iyi akşamlar. şöyle bir uğrayayım dedim..

hmm... uzun süredir yazmıyormuşum. bakayım neler çıkacak..


neyse biraz kafa kurcalayan, dandik birşeyler yazayım bugün..

insan neden savaşır? ilk savaş nasıl çıkmıştır? bu konu nereden geldi aklıma? babam bukadar güzel pasta yapmayı nereden öğrendi? bu sorulara cevap vermeye çalışayım.

savaş bildiğiniz gibi iki ülkenin erkekleri nin organize bir şekilde birbirlerini öldürmesiyle vuku bulan eylemdir. genellikle politik yanlışlıklar nedeniyle bazı insanların ölümüne neden olur. ama kimin aklına geldi bu savaşma fikri? yoksa bu doğamızdamı var?

bazı insanlar savaşın kıtlıktan çıktığına inanıyorlar. kıtlık çeken bir ırk, verimli toprakları olan bir halkın kendileriyle birşeyleri paylaşmak istememesinden dolayı kaba kuvvetle bu verimli toprakları ele geçirmek istemiş.. ama savaş çok daha eski değil mi? yani mamut eti yiyen bir ırk nasıl kıtlık çeker ve insanlara savaşır? üstelik bukadar büyük bir dünyada çok az sayıda olmalarına rağmen.

bana kalırsa doğamızda var gibi biraz bu.

biz ki sadece elimizde cilalı bir taş olduğu için diğer ırkları katletmiş bir ırkın torunlarıyız. homo sapien lerin neanderthal leri katlettiğini hatırlayın. tek suçları cilalanmış, sivri bir taşları olmamasıydı. bu böyle süregeldi..günümüze kadar.

artık kendimizi daha kolay tatmin edebiliyoruz teknoloji sayesinde. ne bileyim cnn canlı yayından veriyor mesela bazı savaşları..

sözümona hepimiz hümanistiz, savaşa karşıyız. peki bu canlı yayınlardan bu savaşları kim izliyorda bukadar rating rekoru kırıyor bu kanallar?

itiraf etmemiz gerekirse bir çoğumuzu heyecanlandırıyor savaş. orada insanların öldüğünü bilmek, ana haberlerde orduların son teknoloji silahlarını izlemek ruhumuzu okşuyor. benim verdiğim vergilerle alınıyor bunlar. ordumuz çok güçlü diye böbürlenesi geliyor insanın, gurur duyuyoruz..

herhangi bir sorunun çözümünü kuzey ırak a askeri bir operasyon olduğunu düşünüyor, atinayı kaç günde alırız geyikleri yapıyoruz. peki sorarım size hümanizm bunun neresinde?

insan nedir nasıl olusur


evet bugün evrim teorisi üzerine yazacağım. fakar darwin kıl tüy ilgilendirmiyor beni. ilk okuldan beri abilerimizden,arkadaşlarımızdan ve jenna jemeson dan öğrendiklerimizden yola çıkarak yazıyı tamamlayacağım.

efendim darwin dedim de öyle de bir bok vardı dimi? maymun dan insana.. hayır o öyle değil işte.insanoğlu hayata gözlerini ilk defa portakalda vitamin olarak açar. daha sonra er kişi'nin bu portakalı yemesiyle birlikte mideyle idrar yolları nın buluştuğu yoldan testislere kayar ve yaşamını belli bir süre sperm olarak sürdürür.bakın daha vitaminken yapmışız ilk çakallığı.. daha sonra baba nın anneyle ilişkiye girme arzusunu beklemek gerekir ki yaşamınızın geri kalanını kanalizasyonda geçirmek gibi bir tehlike de vardır.okadar detaya inmeyeceğim. neyse dişi insanla er kişi ilişkiye girdikten sonra penis ten mermi gibi fırlayıp, milyonlarca rakibimizi geride bıraktıktan ve hızımıza yetişenleri rahim duvarına çarptırmak suretiyle öldürdükten sonra yumurtalığa ulaşırız.peki bununla yetinirmiyiz? tabiki hayır. yumurtalığı dölleriz bir de arsızca. anne şefkati burada kendini gösterir.dişi nin yumurtalık hücreleri falan bizi besler. yedirir, içirir ortalama 9 ay sonra gerektiği kadar puştluk ve ibnelik yöntemleriyle ulaştığımız anne karnın dan dışarı çıkarız. ve doktor kişisi bütün yaptıklarımızı biliyormuş ve cezalandırıyormuşcasına g.tümüze yapıştırır tokadı. bitti mi? bitmedi. hayat yeni başlıyor. sömüreceğimiz çok insan, yapacağımız bol bol şerefsizlik bizi bekliyor. bunu en iyi şekilde yapanlar en iyi yerlere gelicekler. arada istisnalar da olucak tabi. iyi adamın kazanması, kötü adamın kaybetmesi gibi. neyse yazı politikleşmeden kaçayım ben. kendinize iyi bakın lan..

esmer bomba


iyi akşamlar yeniden.

esmer bomba..arkadaşlar ben bu lafı çok duydum. genellikle esmer ve güzel olan kızlar hakkında bu yorum yapılır.

lakin ben hiç kızların bu laftan bukadar etkileneceklerini düşünmemiştim. yani esmer bomba nın açılımı nedir ki? tamamen seks objesi olarak düşünülen bir insana takılır benim bildiğim kadarıyla bu lakap. ama bir kız var ki bu lakap pek hoşuna gitmiş. fazlasıyla etkilenmiş ve kendine böyle bir msn adresi almış. esmerbomba_kıl tüy@hotmail hede hodo..

tabi diyeceksiniz ki erkektir o. ya da sap mısın salakmısın ne işin var allahın cinsiyle diye..

aslında pek bir işim yok. hatta daha bir diyalog kurmuşluğumuzda yok. kendisi bir bayan arkadaşımın arkadaşıymış ve ondan almış adresimi... hiç yakışıyor mu esmer bombaya sayın okurlarım? ama bu yazdıklarımdan sonra nekadar fesat olduğumu farkettim. dedim ki kendi kendime ki derim hep kendi kendime diye, belki silahlara ilgi duyan bir kızdır ve böyle bir silahtan esinlenmiştir adresini alırken. başta eksisozluk ve turkish defence olmak üzere birçok yerli ve yabancı savunma sitesinden araştırdım. cruse, patruşya,kıl tüy, ısı güdümlüsü, lazer güdümlüsü, aptalı akıllısı birçok bomba adını öğrenmeme ramen '' esmer bomba'' adlı bir bomba çeşidine rastlıyamadım..birde kişisel iletisine baktım. ellerini ısıtan birisi yokmuş.. kendisiyle diyalog kurup yonja, ırc ve 80binbilmemkaçyüz vb siteleri önereceğim. pek ilginizi çekmeyen ve hasta bir bünyenin hasta beyniyle yazılmış yazım için özür dileyerek ortamdan uzaklaşacağım. kendinize iyi bakın..



IKEA


Merhaba..

Efendim ıkea diye bir şey geldi geçen aylarda ülkemize. Böyle acayip süper ürünleri acayip süper fiyatlara falan satıyorlarmış, İsveç köftesi süpermiş falan filan.. merak ettim doğrusu.

Bir gideyim dedik. Evet dedik.. neyse az gittik uz gittik dere tepe düz gittik ulaştık kapitalizmin güzellik merkezine..

Ürünleri harbi güzelmiş, yemekleride süpermiş te ben ben olalı böyle bir eziyet göremedim. Havalandırmadan üflenen bir gazdan mıdır nedir bir kafayı yemişlik vardı insanlar da..

Herkes deli gibi bir şeyler arıyor. alışveriş arabasıyla üstüne çıkanını mı istersiniz, yolda yürürken üstünüze atlıyanını mı? İşte böyle İstanbul da nekadar piskopat var toplamışlar gibi bir izlenim bıraktı bende. Neyse yemeğimizi yedik , gezdik ve fiziksel bir zarar görmeden derhal kaçmak istedik. Mümkün mü? Değil tabi. Öyle vay ben sıkıldım çıkıyorum diyemezsiniz.. derhal bir görevli çıkar ve ‘’yasak lan bütün mağzayı dolaşıcaksın!!’’ der. Gezmeyenler inanmayacaktır buna tabiki. Ama gerçekler acıdır sevgili okurlarım… mağzaya girdiğiniz yerden itibaren çıkışa ulaşmak için bütün ıkea yı didik didik gezmeniz gerekmektedir. Gezerken iyi inceledim özet mözet isterler diye istemediler.. bu arada kaybolma ihtimalinden bahsetmek istememekteyim. Aynı reyonu 6 kez gördük çıkışa ulaşıcaz diye. Hatta yorulup birer kahve daha içtik. Sonra yine kaybolduk. Benden mi kaynaklanıyor bilemem ama kaybolmadan bulabildiğimiz tek yerdi restourant..ayrıca malmısın evladım diyebilirsiniz ama o İsveç köfteleri nin üzerine İsveç bayrağı dikmeleride kıllandırmadı değil beni. Hayır önce bizde bir salaklık var dedim. Sonra anladım ki herkes kaybolmuş. Hatta yazı nın başında bahsettiğim deli gibi bir şeyler arayan insanlar çıkışı arıyorlarmış. Neyse bizde de başladı o piskopatlık belirmeleri. En sonunda bulduk. İnanırmısınız o labirentte ki peyniri bulan labratuvar faresi sevinmemiştir benim kadar. Ama bukadar basit olmamalıydı. Bunların intikamını almalıydım. Gözümü intikam bürümüştü. ‘’Ey sersem sikin mahsulleri. Ben bunların acısını çıkarmam mı lan sizden?’’ dedim ve ilk gördüğüm yerden herkese dağıttıkları bir ıkea kalemi ve katalog aldım. Haha ..evet bunun ıkea ya nekadar zarar verdiği tartışılır ama egom tavana fırladı birden. İntikamımı almış ve gururlu bir insan olarak çıktım kapitalizmin İsveç şantiyesinden…

olmenin dayanılmaz hafifligi


iyi akşamlar,iyi ramazanlar sevgili arkadaşlar..

şu kutsal ramazan ayında her nekadar hoş olmayan bir konu oldugunu duşunmenize sebep olabileceksede bugün ölüm konusu üzerinde yazmaya karar verdim.inanın bana yazıyı okuduktan sonra ölüm hakkındaki fikirleriniz değişecek.ama yinede fazla birşey ummayın..

efendim bu ölüm denen şey'in bukadar güzel olduğunu bilmezdim ben ben olmadan önce.

(hayır efendim ölüp dirilmişliğim veya şu süper beyaz ışığı görmüşlüğüm yok.internetten araştırdım sadece..)

arkadaşlar daha önce nekadar kuvvetli bir orgazm yaşadınız? ne alaka dediğinizi duyar gibi oldum. olmadım da yani ben olsam öyle derdim.(oha metin uca gibi cümle kurdum şerefsizim)alakalı arkadaşlar. şimdi hayatınızda yaşadığınız en süper orgazmı düşünün.bunu ikiyle çarpın ve ölürken ulaşacağınız orgazm boyutlarının tahmini ölçüsünü yakalayın...

evet ölümünde güzel yanları varmış değil mi?

efendim hatta öyle bir kuvvetli orgazm yaşıyormuş ki insan ölürken tabiata can veriyormuş resmen.

eskiden insanlar'ın asıldığı dar ağaçlarının altında bir çeşit ot türermiş.ve bu otların şifalı olduğuna inanılmakla birlikte bir dönem tıbbi yardımda da kullanılmış.daha sonra bu otların asılan insanların orgazm olması sonucu yerde oluşan sperm yığınından yetiştiği tespiti yapılmış.(yığın dedim tahmin et artık nasıl bir duygu olduğunu.)bu orgazm olayı her çeşit ölümle birlikte expation pack olarak gelsede özellikle boğulma,asılma,silahla vurulma ve boyun kemiği kırılmalarında action point olarak daha fazla haz yaşatırmış insana...fakat zehirlenme olaylarında fiziken oluşan hasar kadar haz yaşatmazmış ki ben bunu karın ağrısı ve mide bulantısına bağlıyorum.bu nedenle yazıyı okuyupta ölmek isteyen aklı selimler için aşağıda sadece fiziki etkisi olan intihar yöntemlerine yer verdim..

buyrun aşağıdaki birtakım intihar yöntemlerinden ölümünüzü profesyonelce gerceklerştire bilirsiniz..

Boyun kırılması: Süre: Aynı anda ölümün gerçekleşmesi gerekir.

Gerekenler: İp, bağlanacağı sağlam bir dayanak, 3 metre dolaylarında boşluk.

Kesinlik: İp sağlamsa oldukça kesin.

Not: Kurtarılma şansı azdır. Düştüğümüz yükseklik uygunsa çabucak gerçekleşir (2,5 metre optimal yüksekliktir) tek dikkat etmeniz gereken ipin ağırlığınıza ve düşmenin momentumuna dayanacak kadar sağlam bir yere bağlanmış olmasıdır. İpin boynunuza gelen kısmının üstüne denizci düğümü atmak gerekir.

Silah: Süre: Şanslıysanız Mikrosaniyeler.

Bulunabilirliği: Zor.

Kesinlik: Oldukça kesin.

Not: Eğer doğru düzgün yapılırsa acısızdır. Aksi halde son derece acı verici bir travma yaşabilirsiniz. Silahın veya mermilerin çevredekiler tarafından bulunması riski vardır. Hayatta kalırsanız beyinde hasar ve diğer yan etkileri var. Silahı ateşlemek için epeyce cesaret ve güce gereksinim vardır. Çoğu kişi tereddüt ve korkudan mermiyi isabet ettiremez. Tabanca veya diğer tüfeklerdense saçma atan güçlü bir av tüfeğini tercih edin.

Silahların kötü bir tarafı da kanlı olması. Birlikte yaşadığınız insanların etrafa saçılmış kan ve et parçalarını temizlemesi hiç de hoş olmayacaktır.

Elektrik: Süre: Saniyeler, belki de dakikalar.

Gerekenler: Yüksek gerilim kablosu.

Kesinlik: Şansınıza veya çarpan elektriğin şiddetine bağlı.

Not: 220 Voltla boşuna kendinizi yormayın. Kesinlikle yeterli değil. Bazı insanlar ev voltajında ölmüşlerdir ama bu saatler alır. Yüksek gerilim hatlarını kullanın. Ayaklarınızın suya temas etmesi size fazladan puan kazandırır. Voltajı kalbinize yakın yemeniz iyi olur aksi halde birkaç yanıkla yırtarsınız.

Notun notu: Yüksek gerilim hatlarından da kurtulan insanlar var. Sadece 3. dereceden yanıklarla hem de. Bazen de felç..Dikkatli olun.

Sahte Araba Bombası: süre: saniyeler

Gerekenler: Patlayıcı.

Kesinlik: Yeterli patlayıcıyla kesin.

Yapacağınız şey ev yapımı bir bombayı arabanıza yerleştirmek ve evden çıkarken komşunuzla havadan sudan konuşmak ve laf arasında ölüm tehditleri aldığınızı söylemek. Yasal otoritelerin kafasını daha da karıştırmak için cebinize önceden hazırladığınız yabancı elçiliklerin telefon numaralarını koyup her numaranın karşısına bazı rakamlar ve kodlar yazabilirisiniz. Hatta işi daha da ileri götürüp listeye bazı para hesapları da ekleyebilirsiniz. Ve savunma ve askeri kimi dergilerin sayıları da kahkahanıza kahkaha katacaktır.

Amosfere korunmasız giriş: süre: birkaç dakika

Gerekenler: Yörünge uçuşlarına ne gerekiyorsa. Mekik, füze vs.

Kesinlik: Kesinlikle öleceksiniz.

Not: Düşük bir yörüngede uzay yürüyüşüne çıkın ve atmosfere giriş yapın. Harika bir manzara oluşturacaksınız ve arkanızdan çok kişi dilek tutacak.

aids:Süre: Hastalığın kuluçka süresi 1 ile 10 yıl arası değişir. Kesin teşhisten sonraki 2 yılda ölüm garanti. AIDS olup da ölmesi yıllar alan çok insan var.

Doz: Hastalığı taşıyan herhangi biriyle (her iki cinsten de) tek bir yakın temas.

Kesinlik: Hastalığı kaptıktan sonra %99.9 kesin.

Not: Sanıldığı gibi acısız değil. Bu metot eğer diğer insanların tıbbi yardım sunmasına izi verirseniz, öncelikle size çok paraya mal olur. Ayrıca insanları hasta olduğu için sizle ilişki kurmaya ikna etmek de bir parça zor olacaktır. Bunun yanında hastalığı kapmaya çalışırken çok eğleneceksiniz. (unutmayın her cins olabilir, kendinizi kısıtlamak zorunda değilsiniz, öleceksiniz, en azından her şeyi denemiş olarak ölürsünüz.)Aileniz ve yakınlarınızın acısı ölümünüz karşısında daha da artacaktır. Ayrıca arkanızda tanınmayacak halde bir vücut bırakmanın da keyfini yaşarsınız. Ayrıca dişçinize bütün bunların başınıza onun yüzünden geldiğini söyleyip vicdan azabından kıvrandırır, o koltukta acı çektirdiği bütün anların intikamını alma şansı bulursunuz. Mutlu ölümler!

O kadar emin olmayalım. On yıl içinde bir aklıevvelin çıkıp tedavi geliştirmeyeceğini kimse garanti edemez.

eşsiz hayal gucu ve yaratıcılığı için bu intihar yontemleri'nin fikir babası ahmet abime teşekkur ederim..

modern anasizm


evet arkadaşlar.bugün ki dersimiz anarşizm..

ben daha çok popüler anarşizm den bahsetmek istemekteyim..

popüler anarşizm ne lan? anarşizmin popüleri mi olur hırt? dediğinizi duyar gibi oldum. yerseniz...

var efendim böyle birşey.şaka yapmıyorum. lan valla bak.var diyorsam var..

uzun uzun araştırdım ben bunu.hatta durun tarihinide yazayım..

yıl 90'lı yıllar.daha sex pistols'un adı henüz unutulmamış.john lenonn hala saygıyla anılıyor.ülkü ocakları bukadar popüler değil.ayşe arman'ın fantazlieri'ni yazmaya yeni yeni başladığı yıllar.

ozamanlar turgut özal diye bir adam vardı.benim memurum işini bilir diye konuşmalar falan..

devlet ve aile baskısından bunalmış gençler,tüketim ve popülerizmin kölesi olmaktan bıktılar.

kendi yollarını çizmeye başladılar.doğru bildiğin yoldan git felsefesini ''get up stand up don't give up the fight'' cümlesiyle birleştirip okula ve aileye baş kaldırdılar..

gelişimini henüz tamamlamış ve ülkemize doğru yol almaya başlayan kapitalizm rüzgarını,okullardaki iç organların sayısını bilmeye endexli not sistemini, trt de heryıl oynayan ve gittikçe yaşlanmaya başlayan dansözü, evlilik adı verilen,uzun vadede büyük hasarlara yol açan uyusturucuyu tanımadılar.düz insan,insan olmayı seçti bu zındıklar.

sağ-sol çatışmalarından sonra lavukluğun alemi olmadığını gören insanlarda katıldı bunlara.

sonra o ünlü nike simgesi girdi hayatımıza.pink floyd'lar led zeppelin ler,joy division lar gitti.yerlerine jeniffer lopez ler,korn lar,blue lar geldi.yeni bir nesil yetişti bunlarla birlikte.sonra popüler anarşizm çıktı.anarşizmin tanımı değişti.ota boka tepki gösteren,o iç organ sayısını öğrenmeye çalışan,''almanlar yenilince bizde yenilmiş sayıldık''felsefesiyle ''çaresizseniz çare sizsiniz'' düşüncesiyle ucuz devlet dağirelerinde zevkle kompozisyon yazan,üstüne deniz gezmiş paltosu giyip, altına diesel pantolon giyen gençler türedi.bunlar da anarşistti.modern anarşistler.bu anarşistler daha uyumluydular.manitacılık adına güzel kızlara ateistim diyip babaları kızdığı için oruç tuttular.korn konserlerinde adidas isimli parçayla coştular.hepsi'nin uğurlu sayısı 666 oldu.

evet özeniyorlardı anarşistlere. ama olamadılar. ne topluma uyabildiler,nede kopabildiler.bir hiç oldular.tek amacı hoca'nın gözüne girip başı'nın okşanması olan bu gençler yıllarca anarşistlere yakıştırılan kayıp gençlik sıfatı'nın hakkını verdiler.anarşistliği kendi yolundan gitmek değil 1.sınıf saygısızlık olarak gördüler.bağdat caddesinde turlayıp etrafındakilerin tişörtünde yazan marka isimlerini okudular.türkçe müzik dinleyeni aşağıladılar,hiç bir fikri olmadığı halde chp ye oy verdiler.kedi tekmelediler,köpek beslediler.modern anarşistliğin temelini attılar ve kitleselleştirdiler.evet anarşizm bu sayede birçok insana ulaştı.ve sınıflandırıldılar. ülkücü anarşistler,komünist anarşistler, inek anarşistler,milliyetçi anarşistler ve biritanyanın köpeği anarşistler.faşistlik le anarşizm ne alaka lan diyorsanız hala, yazıyı birdaha okuyun.anarşistlik manita yapma aracı,faşistlik kendi öz düşünce konumunda burada. her güzel şey gibi bunun da boku çıktı arkadaşlar.hayırlı uğurlu olsun..

hamster


merhaba arkadaşlar.bugünkü dersimiz hamster.

evet hamster.bende anlamını yeni öğrenmiş bulunmaktayım.hamster dediğimiz hayvan bildiğiniz fare efendim.fransız asıllı zannedersem kendisi.pek bir kibar duruyor..böyle manikürlü elleri falan... kafeste bir afralar, bir tafralar..resmen iğreniyor benden.elime bile aldığımda kafesine koyduğum anda kendini temizlemeye başlıyor.

neyse başa dönelim...

efendim herşey kardeşimin kız arkadaşına hamster almak istemesiyle başladı.tabii böyle ailecek çok entel, çok kültürlü, herşey hakkında bilgi sahibi olmak istediğimizden önce bir araştıralım dedik internetten.ve şaşırdık okudukça.

efendim bu hamster fare değilmiş.bir farenin sincaba tecavüz etmesi sonucu oluşan bir türmüş.

çok temizmiş,sürekli aynı yere pislermiş,çok enerjikmiş,bütün gün tekerlek gibi bir aleti çevirip çiftleşirmiş,hayatta ısırmazmış,çok cana yakınmış. neyse biz bunları okuduktan sonra heveslendik.kardeşimin kız arkadaşını ikinci plana alıp kendimize bir hamster almaya karar verdik.yalnız farkettik ki internette hamster alınca anne'nin vereceği tepkiler yazmıyormuş.daha eve getirir getirmez annem, “onu ortadan yok ediieeaaaaaaannn” diye bağırdı.rica minnet ikna ettik evde kalmasına.


gel gör ki bizim hamster'lar da bir cins çıktı..ne bir şirinlik görebildik, ne bir atraksiyon.

sevgili hamster larimiz pek bir aykırı ..

sevgili romalılar, bu hamster'lar geldiği ilk günden beri sadece yemek yiyip uyumakla meşguller.

ne bir atraksiyon,ne bir şirinlik,ne bir enerji.24saat uyuyorlar,arada birde kalkıp yemek yiyorlar.hayır kış uykusuna yattı da diyemiyoruz ağustos ayındayız çünkü.o çevirsin diye aldığımız tekerleğin altına girip uyuyorlar paso.neyse, internette okuduğumuz alıştırma çabaları filan da boş çıktı.kendi çabalarımla zar zor elime alabildim.lakin başka bir sorun çıktı.bu hamster denen hayvan benim elimi tuvalet belledi.daha elime aldığım ilk gün önce elime işedi,ben daha olayın şokunu atlatamadan löp löp sıçtı elime. hayvandır yapar birkere dedim.ama hayvan öyle bir sevdi ki bu işi daha elime almak için elimi uzatır uzatmaz üstüne çıkıp hacetini gideriyor şerefsiz.birde zannedersem dişi hamster frijit ya da lezbiyen.erkek sineği bile yanına yaklaştırmamakta.hatta sırf erkek olduğum için beni bile ısırmaya çalışıyor sürekli.ulan internette şirin,temiz,enerjik hayvanlar olduklarını yazıyordu.enerjikliği zaten geçtik,mümkün deil hareket etmiyorlar.ulan eşek koysak şu kafese bi merak ederde çevirir şu tekerleği egzersiz yapar.yok anasını satayım.hadi enerjik değilsin bari temiz ol pezevenk! ulan bi hamster sahibi her eline aldığında löpür löpür sıçar mı? ha birde pek bir başına buyruk bunlar.masanın üstüne koyuyorum, bir süre sonra kafesine geri koymak için elimi uzattığımda oralı bile olmuyor.geziyo, tozuyo, kıç kadar masada napıyosa kültablasına filan girmeye çalışıyor,canı sıkılıncada elime çıkmaya çalışıyor.tamam canım diyorum koyayım kafesine.lan 3 adımlık yere götürene kadar bağırsaklarında ne var, ne yok boşaltıyo elime.yalnız bu pisleme hareketini kardeşimin elinde yapmıyorlar.bana bir gıcıklıkları var muhtemelen.


ama yok bu bana özel bir olay sevgili arkadaşlarım.bu ilk değil.hiç unutmam birkere de piranha almıştım vejeteryan çıkmıştı.marulla besleriz hala kendilerini.bu hamster'lar de etcil çıkıp kolumuzu bacağımızı kapmaz inşallah ileride.

neyse sevgili romalılar.fazla uzatmaya gerek yok.siz bu yazıyı okurken ben salonda televizyon makinesi'ni izliyor olacağım.mutlu ve mesut günler sizinle olsun.


camel insani


camel:tiryakisi'nin birçok insan tarafından tütünden anlamamakla suçlandığı yüce sigara markası...

ama bilemezler camel'in nefis aromasını,tek hörgüçlü devesi'nin güzelliğini.Anlamazlar camel tiryakisi'nin tütünden anlıyan yegane bilirkişi olduğunu.Onlar ancak küçükken reklamlarını izledikleri bir karizma(!?)unsuru olan marlboro içerler.Aynı fiyata gidip camel alanlara enayi derler.Bilmezler camel insanı'nın en asil duygunun insanı olduğunu,sigarayla arasında tütün-içici ilişkisinden daha yoğun bir ilişki olduğunu.Evet camel bir fetiş nesnesidir.Camel içenler asla sigarasını paylaşmak istemezler.Hatta bu uğurda otlakçı arkadaşlarıyla arasını bozmayı,kavga etmeyi bile göze alabilirler.

en büyük huzur kaynakları camel kutusu'nun üstüne zippo çakmak koyup dakikalarca ona bakmaktır.karşı masadaki güzel kızı keser gibi.paketin her sonu geldiğinde içinden çıkarn kırık dal'ın yasını tutarlar.yeni aldıkları paketten ilk çıkan dalı yeni doğmuş bebekleri kıskandıracak bir şevkatle yakar ve ilk nefesi olabildiğince derin çekerler içlerine.ama bilemiyecek bu duyguları kimse.anlayamıyacak bildiği tek sigara marlboro olanlar,okul müdürleri anlayışla karşılamıyacak bu zaafı.neyse duygularım yoğunlaştı.yazıma burda son veriyorum.esen kalın,bol meyve yiyin,beyaz et tüketin,üç beyazdan uzak kalın.ha bide kendinize iyi bakın...